SAHA Studio Seçici Kurulu tarafından davet edilen Murat Alat, çalışmalarına misafir yazar ve programcı olarak 2021 yılı boyunca SAHA Studio’da devam ediyor.
“Canlı Madde” adlı yazı serisi SAHA’nın geçtiğimiz on yıl içinde desteklediği projeler arasından maddenin potansiyellerini araştıran, onun değişik hallerini kurcalayan sanat eserleri üzerine odaklanıyor. İnsan olmayan failleri dert edinen bu işler, şeyleri temsil etmekten ziyade onların maddi yapılarının içindeki hareketi, titreşimi algılanabilir kılıyorlar. Kimi zaman sesle, kimi zaman imajla ama kimi zaman da hayal gücü yardımıyla gerçekleştirilebilen böylesi bir çabanın estetik olduğu kadar etik ve politik sonuçları da var. “Canlı Madde” şeylere politik alanda hakettikleri yeri iade etme gayesiyle farklı taktikler geliştiren sanat eserlerinin yapılarını anlamaya ve oluşturdukları politikanın imkanları üzerine düşünmeye gayret eden bir egzersiz.
"Heyhat, elimizde zamanı doğru düzgün ölçebilecek bir alet yok. Saatler, takvimler sadece kendi ritimlerini saymaya yarıyor. Zamanın enginliğini kavramaya çalışsak sayılarımız yetmiyor; bir anını yakalayayım desek küçüklüğüyle elimizden sürekli kaçıyor. Zamana bir başlangıç, bir son biçmeye gayret ediyoruz; fakat zaman sonsuz da tüm bu gayretimiz kendi sonluluğumuzun yansıması mı? Zaman kıpırdamadan sonsuzluğa uzanmış bir şekilde dururken acaba biz mi atmosferde dağılan göktaşı gibi azalarak geçiyoruz içinden. Sonsuz küçük ve sonsuz büyük birbirine eş ise, sonsuzlukta varlık ile yokluğu birbirinden ayıramıyorsak “zaman yoktur” diyen Carlo Rovelli’ye kulak verebiliriz, belki de zaman sadece olaylar arasındaki izafi bir ilişkiden ibarettir."
"Çıt çıkmayan sergi salonunun beyaz duvarlarına siyah ile çizilmiş birbirine paralel, bir iki kulaç uzunluğunda beş düz çizgi. Sanki büyük ebatta bir nota kâğıdı. Notaların alışageldik ikametgâhında ise yarıya kadar duvara gömülmüş ağır bronz gülleler. Her bir gülle, bir toptan fırlamışçasına, kudretle ikame ediyor notaları. Yazıya dökülmüş olan bir fanfar; hani şu saraylarda, seremonilerde üflemeli çalgılarla çalınan, duyguları kabartan coşkulu ezgilerden. Ancak saray salonlarının duvarlarında yankılanmaktansa, izleyicinin zihninde çalınıyor bu ezgi. Etin karanlığına nüfuz ediyor, sessizce bedenleri titreştiriyor. Peki sesi çıkmayan, ancak mesafeye muhtaç kılınmış göz aracılığıyla algılanabilen bir ezgi, nasıl oluyor da muhatabına temas edip onu harekete geçirebiliyor? Bu sorunun yanıtını Nevin Aladağ’ın Fanfare adlı işinde arıyorum."
#04 dokun bana
“Karşımda duran şeyin, gözümün berrak bir şekilde gördüğünün mermer bir levha olduğuna yemin edebilirim. Evet, buna yemin edebilirim çünkü sadece gözüm değil; gözümün ayartmasıyla tüm duyu organlarım onun mermer bir levha olduğuna şahit. Daha parmaklarım üzerinde gezinmeden dokusunu hissedebiliyorum, hafif tuzlu tadını dilimi değdirmeden alabiliyorum. Ama bu gördüğüm, mermer ocaklarından binbir vahşilikle çıkarılmış, kabaca form verilmiş ve sonra da taş atölyesinden alınıp önüme konmuş gibi gözüken, beyazımsı rengi ve baştan çıkarıcı eşsiz mavimtrak damarları olan levha, mermer değil. Değilmiş daha doğrusu. Yanına iliştirilmiş bir etiketten Guido Casaretto’nun bu işinin malzemesinin ahşap ve boya olduğunu öğreniyorum. Gerçeklik addediğim düzende bir kırılma oluşuyor.”
#03 nefes al, nefes ver...
“Güzel bir manzara. Horniman Bahçeleri. Ağaçlar, çalılar, çiçekler, su, hava bir de toprağa dikilmiş, göğe uzanan, parlak yüzeyleri ve kusursuz geometrik formlarıyla manzaraya tezat, beş ince metal boru. Rüzgâr esiyor; ağaçların, çalıların, çiçeklerin arasında dolanıyor, suyu yalıyor ve tuhaf boruların içine giriyor. Çıkan bir uğultu ki insan sesini andırıyor. Birileri nefes alıyor, nefes veriyor… Bu kimin sesi, kimin nefesi? Şahit olduğumuz bu yerleştirmenin adı Wind Organ. Ali Miharbi’nin bir çalışması. Miharbi, Horniman Müzesi’nin müzikal alet koleksiyonundan aldığı ilhamla, darmadağınık esen rüzgârı sesli harflere devşiren aletler tasarlamış. Rüzgârın çaldığı bu aletler konuşlandıkları manzaraya bakanların bedenlerine nüfuz ediyor, bedenlerin karanlığında tekinsiz duygular uyandırıyor.”
#02 "hatırla, hatırla, suyu hatırla"
“Kurumuş, âtıl bir sarnıç. Zaten barındırdığı suya muhtaç olan evler de uzun zamandır ihtiyaçlarını devletin sunduğu son derece karışık su şebekesinden karşılıyor. Bu yapı artık sadece bir tarihi eser, bir müze. İçine girenlere yarım yamalak başından geçenleri anlatıyor. Ama susuz bir sarnıç ne kadar kendini anlatabilir? Sarnıcın dehlizleri boyunca ahşap iskeleler üzerine insan boyunu aşan bir yüksekliğe mavi uzun bir ağ döşenmiş. Bu ağ bize bir zamanlar orada olan, yağmurlardan beslenmiş ve mahalle halkı tarafından kullanılmış suyu hatırlatıyor. Şimdi anılarda kalmış devingen bir kitle. Sarnıcın içine girdiğimizde sanki suyun altına girmiş gibiyiz. Kafamızı kaldırdığımızda eskiden orada olan suyu ikame eden mavi ağı görüyoruz. Gideceğimiz yönü tayin etmek için, geleceğimizden haberdar olmak için bakacağımız yıldızların yerinde mavi bir ağ ve ağa takılmış yer karoları duruyor. Geçmiş üzerimize geliyor hatırlıyoruz.”
"Banu Cennetoğlu ve Yasemin Özcan, 2010 ve 2013 yıllarında Bedensel Enerji ve Denge Danışmanı Zeynep Sevil Güven ile birlikte çalışarak iki iş ürettiler. Evrensel Çöplüğe Gönderiyoruz adlı ilk iş, Arter’deki kurumsal eleştiri üzerine odaklanan İkinci Sergi için; aynı çalışmanın farklı bir bağlamda yeniden ele alınması olarak görülebilecek Seni Endişelendiren Şey Ne? adlı ikinci iş ise Bosna Hersek’teki bir sığınakta gerçekleşen Project Biennial D-0 ARK Underground için üretildi. Bu yazı, temel yapıları benzer olan bu iki çalışmadan ikincisini merkeze alarak sanatçıların uyguladıkları stratejileri ele alacak."
Murat Alat (1983, İstanbul), Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemeler Bölümü’nden yüksek lisans derecesini aldı. 2007–2015 arasında İKSV, Arter ve Salt’ta proje yürütücülüğü ve sergi yöneticiliği yaptı. 2015 yılından beri sanat üzerine metinler yazıyor, atölyeler düzenliyor, seminer ve eğitim programları düzenliyor. Halen düzenli olarak Art Unlimited bünyesinde yazılar yazıyor, Bursa Nilüfer Belediyesi görsel sanatlar projelerine danışmanlık yapıyor ve Saint-Joseph Fransız Lisesi ile Poşe işbirliğinde gerçekleşen bir kamusal eğitim ve araştırma programı olan “Açık Seminer” projesini programlıyor. Felsefe ve psikanalizle ilgileniyor. Siyaset, etik ve estetiğin kesişimi üzerine çalışıyor.
Bu web sitesinde size daha iyi hizmet sunabilmek için çerez kullanılmaktadır. Kullandığımız çerezleri görüntüleyebilmek ve daha fazla bilgi almak için Gizlilik ve Çerez Politikası sayfasını inceleyebilirsiniz.