Burcu Yağcıoğlu 1981 yılında İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümündeki lisans eğitiminin ardından, Sabancı Üniversitesi Görsel Sanat ve Görsel İletişim Tasarımı bölümünde yüksek lisansını tamamladı. 2008 yılında Goldsmiths Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümünde ikinci yüksek lisans eğitimi için Londra’ya taşındı. 2016 yılında İstanbul’a dönüş yapan Yağcıoğlu halen İstanbul'da yaşıyor ve çalışıyor. Yağcıoğlu'nun pratiği çizim, video, kolaj ve yerleştirme gibi çeşitli üretim biçimlerini kapsar. Çalışmalarının çıkış noktasını genellikle biyolojik süreçler üzerine yaptığı araştırmalar oluşturur. Yağcıoğlu'nun pratiğinde tarihsel bir söylem ve bir doğa bilimi olarak biyoloji, insan merkezci hiyerarşileri deşifre etmek için yaratıcı ve spekülatif bir kaynak olarak yerini alır. Biyoteknoloji, botanik, zooloji, mutfak sanatları gibi, öteki türlerin insan kültürleri içine konumlandırılma alanlarını bilim kurgusal bir yaklaşımla ele alan sanatçının pratiğinde kolaj hem kavramsal bir yöntem, hem de pratik bir araç olarak önemli bir yer tutar. Yağcıoğlu kolajı buluntu imgeleri desenlerine, bilimsel bilgiyi spekülasyona ve malzemeyi kavramlara eklemlemek için kullanır.
Sevgili Rehavet
Sevgili Rehavet, SAHA Studio’da atalet ve durma kavramları üzerinden şekillenen, çok katmanlı bir proje. Psikanaliz, fizik, biyoloji, bilim-kurgu, mitoloji gibi alanlardan beslenen, çok malzemeli bir seri işten oluşan proje, insanların durmak bilmez devinimlerinin gezegeni yıkıma götürdüğü bir gerçeklikte, durmanın ve ataletin radikal bir var olma biçimi olabileceği üzerine düşüncelere ve spekülasyonlara temellenir.
Isının ve hareketin bilimi olan termodinamiğin perspektifinden bakteriler, balinalar, dev yapraklı nilüferler, kasırgalar, borsalar, lüks yolcu gemileri, ulus devletler ve girdaplar, hepsi aynı şeyi yapar. Hareketler, süreçler ve devinimler yoluyla çevrelerindeki gradyanı, yani farkı tüketir ve sonunda dururlar. Bildiğimiz evrendeki tüm hareketin temeli olan ısı, basınç ve kimyasal fark, doğa tarafından her zaman giderilmek istenir. Fark giderildiğinde ise her şey durur. Tüm hareketler sonunda durmak içindir. Bu sebeple, termodinamiğin bozulmaya ve kaosa götüren evreninde, paradoksal biçimde, ne kadar durursan o kadar uzun zaman ilerlersin. Bildiğimiz tüm canlılar Kırmızı Kraliçe hipotezinin şiarıyla yaşar: Yerimizde saymak için durmadan koşmak zorundayız. Canlılar ekosistemdeki yerlerini koruyabilmek için durmadan metabolik süreçlerini çalıştırmak ve evrimleşmek zorundadır.Ama bunun tam tersi de geçerlidir; koşmaya devam edebilmek için yerimizde saymak şarttır. Durmadan hareket ve değişim hem canlı hem de cansız süreçler için hızlıca yanıp bitmek anlamına gelir.
Bu enerji akışı diskurundan yola çıkan proje tembellik tanrıçası Aergia’nın sonsuz uzanışını, Faustian boyutlarda güç ve sonsuz hareket vaadinde bulunan fantastik devridaim makinelerini, yerin altında yatan atıl karbon yataklarını ve enerjiyi alarak entropiyi dışarı atan organlar olarak oral ve aboral retoriği hem estetik önermeler hem de düşünce köprüleri yoluyla birbirlerine bağlar.
Burcu Yağcıoğlu'nun WWN Konuşmaları kapsamında gerçekleştirdiği konuşma:
Bu web sitesinde size daha iyi hizmet sunabilmek için çerez kullanılmaktadır. Kullandığımız çerezleri görüntüleyebilmek ve daha fazla bilgi almak için Gizlilik ve Çerez Politikası sayfasını inceleyebilirsiniz.