1988 yılında İstanbul’da doğan Cansu Çakar, Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Tezhip Anasanat Dalı lisans derecesine sahip. Üretimleri tezhip ve minyatür gibi geleneksel sanat formlarını çağdaş sanat uygulamaları ve konularıyla araştırmaya dayanır. Geleneksel ifade biçimlerini basmakalıp sınıflandırmalardan kurtarma arzusu çizimleri, resimleri ve atölyelerinde kendine özgü kişisel bir inceleme ve hikaye anlatımı ile tipik olarak erkek egemen konuları eleştirel olarak sorgular. Araştırdığı konular, genellikle kadınların beklenen rolleri, Yakın Doğu ve Akdeniz kültürünün tarihi ve çağdaş yorumları gibi sosyal, tarihsel ve mimari başlıkları kapsar. Bu çalışmalar, çağdaş dünyada geleneklerin sürekliliğini ve çağdaşlıkla çatışma halindeymiş gibi görünen yanlarını ima eden sembolik bir diyalog üretir. Minyatür resminde kullanılan sembolik dilin asla ölmediğine, sadece biçim değiştirdiğine inanan sanatçı, eserlerinde ölü olarak kabul edilen eski bir görsel dil yaratmaya çalışır. Böylece, üretimlerinde minyatürün geleneksel formatını da yeniden tanımlar. Sanatçının geleneksel tarzlarda çalışmalarının yanı sıra, kolektif üretme ve düşünme geleneğine olan ilgisi işlerinde merkezi konumdadır; bu ilgi atölye çalışmalarında karşılığını bulur. Düzenlediği atölyeler baskıcı bir toplumda kadın veya mahkum olmanın ne anlama geldiği ile çağdaş sanat dünyamızdaki geleneksel sanat estetiği arasında bir çizgi çizer. İkisi de muhafazakarlığa karşı çoğulcu dil arayışını ve özgürleşme ihtiyacını paylaşırlar.
Hazbahçe
Cansu Çakar, SAHA Studio'da ürettiği Hazbahçe isimli çalışmasında 18. yüzyılın mesire alanlarından günümüzdeki millet bahçelerine uzanan, peyzaja ayrılmış farklı tür kamusal alanları, tarihsel tasvirlerin yanı sıra korku ve haz gibi kavramlar üzerinden yorumlar. Geçmişten ve günümüzden günlük yaşam deneyimlerine ilişkin yazılı kayıtlardan, sözlü kaynaklardan ve güncel gözlemlerden yararlanan çalışma, bir dizi kurgu bahçe tasviri ve kamusal bir müdahale üzerine yoğunlaşır. Osmanlı’da saray bahçelerini tanımlamak için kullanılan hasbahçe isminden türemiş olan Hazbahçe başlığı, kamusal alanda korkuyu tetikleyen erotik bir iletişim ağından meyvelerini toplar.
Bahçe (bāġçe, باغچه ) Farsça küçük bağ demektir. Şaraba dönüşen üzümün yetiştiği yerdir, dolayısıyla, bir bakıma hazzın da doğduğu mekândır. Hazla buluşma, bedenin kendi düşüncelerini izleyeceği andır ve bu kavramsal bahçede (hazbahçe) beden, zihnin sınırlandırdığı arzuları reddeden, kendi düşüncelerini var eden konumdadır. Erotik olanı kucaklar, dışlamaz veya fetiş haline getirmez. Keza, “… Psikanalizin çok yerinde bir saptamayla belirttiği gibi, erotik olan noktalar aralıklardır: iki parça arasında (pantolonla kazak arasında), iki uç arasında (yarı açık iliklenmiş bir gömleğin düğmeleri arasında ve eldivenle kolun arasında) ışıldayan deridir erotik olan; baştan çıkaran şey bu ışıldamadır, ya da daha fazlası: bir belirip bir kaybolma oyunudur.”[1]
İki uç arasında kavramı sanatçının Hazbahçe başlığı ile ürettiği bir seri işin Nakkaştepe isimli çalışmasında yer bulur. Osmanlı sarayında Fatih devrinde, ilk nakkaş atölyesinin kurulmasına öncülük eden Baba Nakkaş aynı zamanda İstanbul’daki en eski Nakşibendi dergâhının kurucusudur. Bugün Nakkaştepe Millet Bahçesi’nden aşağıya, Kuzguncuk'a inen oldukça dik sokağın adı Babanakkaş Sokağı’dır ve büyük duvarlarla iki yanı birden örülmüş sahile inen bu dik yokuş, iki uç arasında kalan, baştan çıkaran mekândır.
Çakar’ın aynı seride ürettiği Yıldız isimli kamusal alan müdahalesi ise Nakkaştepe’de ortaya çıkan, iki uç arasındakavramını uçların birleştiği bir yöne doğru bükerek belirlenmiş bir dönemi mercek altına alır. Piknik yerlerine yerleştirilmiş masaların üzerine kazınan aşıkların isimleri ile ilgilenir ve kazınmış isimlerde gizlenen anıları kendi yöntemi ile kayıt altına almaya çalışır. Eski zaman tabiriyle “maceraperest, sergüzeştçi sokak ve çayır kızları”nın isimlerini, Yıldız Korusu’nda rastgele bir masaya kazınmış bir kalasın eklenmesiyle yad eder.
Hazbahçe, bahçeyi pek düzenli olmayan, pek kontrol edilemeyen ve sosyal açıdan kapsayıcı bir alan olarak tasvir etmeye çalışır. Bahçenin duvarlarla çevrili alandan açık alana, özelden kamusal olana açılması sürecine cinsiyet ve cinsellik üzerinden bağlanır. Açıklık, geçirgenlik, sınırsızlık, canlılık ve bahçeyle ilgili ortaya konan erotik bağlar, Gece ve Gündüz isimli çalışmalarında ifadesine kavuşur.
[1] Roland Barthes, Yazı Üzerine Çeşitlemeler / Metnin Hazzı, çev: Şule Demirkol, Yapı Kredi Yayınları, 2016
Bu web sitesinde size daha iyi hizmet sunabilmek için çerez kullanılmaktadır. Kullandığımız çerezleri görüntüleyebilmek ve daha fazla bilgi almak için Gizlilik ve Çerez Politikası sayfasını inceleyebilirsiniz.